Doğa İyi Bir Öğretmendir ve Ağaçlardan Öğreneceğimiz Çok Şey Var!
Bize yol gösterecek bilgileri ve örnekleri kitaplarda, makalelerde aramadan önce bizi sarmalayan doğayı gözlemlemeye zaman ayırmanızı tavsiye ederim.
Görmeyi bilen gözler için tüm doğa eşsiz öğretilerle dolu, tıpkı ağaçlar gibi…
Karalarımızın yaklaşık üçte birini kaplayan ağaçlar dünyamız için son derece önemli. Havayı temizleyen, su kaynaklarını koruyan, güneş ışığını besin maddelerine ve oksijene dönüştüren, gölgesinde dinlendiren, canlılara yuva olan ağaçlar çok da iyi bir öğretmen aslında…
Günümüzün hızla değişip gelişen dünyasında dengeyi sağlamak, kişisel ve yönetsel yetkinliklerimizi geliştirmek için ağaçlardan alabileceğimiz yaşam derslerine şöyle bir bakalım;
Zoom yorgunluğunu analiz etmek için Stanford akademisyenleri tarafından geliştirilen “Zoom Yorgunluğu” ölçeğini gerekli izinleri alarak Türkçe’ye çevirip geçerlilik ve güvenirlik çalışmalarını tamamladım. Akademik bir makale olarak yayınlanan araştırmamın sonuçlarını faydalı olması dileğiyle paylaşıyorum.
Zoom yorgunu olup olmadığını analiz etmek için ölçek sorularını isteyen kişiler bana mesaj atarlarsa memnuniyetle paylaşabilirim.
Çalışan bir kişinin zamanın çoğu ve hayatının en uzun döneminin geçtiği iş yerlerine her gün aynı heyecanla gidip çalışması, verimli ve yüksek performanslı çalışması için işini severek ve mutlu bir şekilde yapması hem kendi hem de kurum başarısı için önemli bir gerekliliktir.
Çalışan mutluluğu ile ilgili çalışmalar Batı ülkelerinde daha yaygın olduğu için kullanılan ölçüm araçlarının çoğu Batı ülkelerinde yapılan çalışmalara aittir. Yıl sonu ve yeni yılın ilk dönemleri kurumların çalışan memnuniyeti ve mutluluklarını analiz ettikleri bir dönem. Tam da bu dönemin popüler konu ihtiyacına uygun olarak; Uzun zamandır üstüne çalıştığım “Türk Kültüründe Çalışanları Mutlu Eden Kriterleri Analiz Eden Bir Ölçek Çalışması” araştırmamı tamamladım. Bu ölçek Çalışan Mutluluğunu ve etkileyen kriterleri ölçüyor. Bir anlamda Türkiye’de çalışanların mutluluğu etkileyen kriterleri belirlemiş olduk.
Araştırmam sonucunda ortaya çıkan Çalışan Mutluluğu Ölçeği 20 madde ve 5 boyutlu yapısı ile Türk kültüründe çalışan mutluluğunu ölçen geçerli ve güvenilir bir ölçektir. İnsan Kaynakları yöneticilerinden ölçeği kullanmak isteyen olursa memnuniyetle paylaşabilirim, bana mail/mesaj göndererek talep etmeniz yeterlidir.
Ya da düşünce ders almak, güçlenerek kalkmayı seçmek,
Tercih herzaman sizin
Unutmayın, Her seçim ise bir vazgeçiş…
1940 Tokyo Olimpiyatları Atış Şampiyonası Altın madalyasının en güçlü adayı Karoly Takacs adında Macaristan ordusunda görevli bir askerdi. Takacs çok güçlü bir asker ve ordunun atış şampiyonuydu. Olimpiyatlar yaklaştıkça sürekli antrenman yaparak atış talimi yapıyordu. Altın madalyayı kazanması kesin gözüyle bakılan Takacs buna rağmen sürekli çalışıp atış becerilerini güçlendiriyordu.
1940 olimpiyatlarına birkaç ay kala orduda birliğiyle birlikte eğitimdeyken bir el bombası sağ avucunda patladı. Korkunç bir kazaydı, sağ eli koptu, maalesef kopan el yerine dikilemeyecek kadar parçalanmıştı. Yaşaması ise tam bir mucizeydi.
Kaybettiği sadece sağ eli mi yoksa hayalleri ve yaşama sevinci miydi? Sağ el yaşam için çok değerli bir organ, peki bu durumda onu nasıl bir hayat bekliyordu? Olimpiyatlarla birlikte yaşam enerjisini de kaybedecek miydi?
Artık asker olarak çalışamazdı, çok sevdiği atış sporunu da yapamayacaktı. Araba kullanamayacak, evlatlarını kucağına alamayacak… hayati birçok faaliyetini tek başına gerçekleştiremeyecekti. Sağ eli ile birlikte tüm yaşamı mahvolmuştu…
Bir ay hastanede yaşam savaşı verdi, çok yoğun tedavi gördü. Yaşıyordu ama artık hayatına tek elle devam edecekti. Bir seçim yapmalıydı;
İşini, çok sevdiği atış sporunu ve tüm yaşam enerjisini kaybederek bir kurban gibi mutsuz, çaresiz ve yenik mi yaşayacaktı?
Halen yaşıyordu, sağ eli hariç tüm organları sağlıklıydı. Kalan organlarıyla güçlü olmayı öğrenerek, yılmadan mücadelesine devam mı edecekti?
Vazgeçmeyi Seçmeden Önce Bir Kez Daha Düşünün!
Lütfen bir düşünün; Siz bu durumu yaşasanız ne yapardınız?
Herşeyden, yaşamaktan vaz mı geçerdiniz?
Yaşamınızın geri kalanını kendinize acıyarak mı geçirirdiniz?
Hayatta karşımıza çıkan, başımıza gelen olaylara karşı seçim hakkı herzaman bizimdir. Ya düşüp kalkıp yolumuza devam edeceğiz ya da düştüğümüz yerde kalıp daha da aşağılara düşeceğiz. Seçim sizin!
Kahramanımız Takacs pes etmemeyi seçti, düştüğü yerden daha güçlü kalkarak yoluna devam etmeyi…
Düştüğü yerden kalktı, kendini topladı ve sağ eli yoksa sol elinin var olduğunu hatırladı. Sahip olmadığı sağ eline değil, mevcut olan geliştirebileceği sol eline odaklandı. Aylar boyunca sol eliyle atış talimi yaptı, pes etmedi. Çevresinde ona acıyan, yapamazsın diyen insanları dinlemedi, görmezden geldi. Onlar olumsuz konuştukça o daha azimle, yılmadan çalıştı.
1940 ve 1944 yılı Olimpiyatlarının İkinci Dünya Savaşı nedeniyle yapılmaması ona zaman kazandırdı. Yılmadan, bıkmadan çalışmaya devam etti ve 1944 yılında Londra Olimpiyatlarında sol eliyle katıldığı tabanca yarışında dünya rekoru kırarak altın madalya kazandı. 1952 yılında Helsinki Olimpiyatlarında başarısını tekrarladı ve tekrar altın madalya kazandı. Sağ elinin yerini güçlenen sol eli almıştı.
Kazananlar Düştüklerinde Daha Güçlü Kalkanlardır!
Hayatta herkes olumsuzluklar yaşayabilir, engellerle karşılaşabilir ve düşebilir. Kazananlar ise başarıya giden yolda önlerine engel çıktığında kısa sürede engeli aşan ya da ayağa kalkanlardır; “Herzaman bir çıkış yolu vardır, ben bir yol bulacağım” diyerek olayların olumlu yönüne odaklananlardır.
Düştüklerinde silkelenip ayağa kalkarak yeniden çalışırlar, kendilerine acımak, zavallı rolüne bürünmek, pes etmek onların kitabında yazmaz!
Önünüze çıkan engeller karşısında “neden ben” demek yerine, “olan oldu” deyip çözüm bulmayı ve başınıza gelen olaydan ders çıkarmayı ve tekrar yaşanmaması için önlem almayı deneyin…
Kazananlar çözüm arar, kaybedenler ise üzülür, sızlanır, kurban rolüne bürünür.
Bir daha yere düştüğünüzde nasıl davranacağınıza karar verecek olan sizsiniz! Kazanan biri gibi kaybeden biri gibi mi hareket edeceksiniz? Hızla ayağa kalkın, harekete geçin, yolunuza daha güçlü devam etmek için daha azimle çalışmaya devam edin.
Unutmayın, Kazananlar Düştüklerinde Daha Güçlü Kalkanlardır!
Kendiniz dışındaki çalışanları başarılı bulmuyor ve beğenmiyor musunuz?
İnsanların işlerini iyi yapmadıklarını ve yetersiz olduklarını mı düşünüyorsunuz?
Evde, işte, tatilde, gittiğiniz her yerde iş mi düşünüyorsunuz?
Başkalarının fikir ve önerilerini aptalca, gereksiz ve yetersiz buluyor musunuz?
Size söylenenlere inanmakta zorlanıyor ve çoğunlukla yalan söylendiğini düşünüyor musunuz?
İnsanlara güvenmekte zorlanıyor musunuz?
İnsanları sıkı denetleme ve kontrol etme isteği duyuyor musunuz?
Fırsat olsa mesai saati dışı, hafta sonu ve izin demeden 7/24 çalışır mısınız? Diğer insanlardan da hafta sonu, mesai saati dışı ve izinlerde de çalışmasını bekler misiniz?
Yaşamınızda sevgiye yer veremeyecek kadar yoğun musunuz?
Başkalarıyla ilgilenemeyecek kadar meşgul musunuz?
Hiçbirşey için yeterli zamanınız yok mu?
Aileniz ve sevdiklerinizle zaman geçirmek için vaktiniz yok mu ve bu konuda isteksiz misiniz?
Bu sorulardan yarısından fazlasına cevabınız evet ise sizde başarılı insanların sıklıkla yaşadığı “Toksik başarı sendromuna” yakalanmış demektir.
Global danışmanlık firması Deloitte tarafından hazırlanan rapora göre, çalışanların %88’i işlerinden memnun değil ve tutkuyla çalışmıyor. İnsanların sadece %12’si iş yerinde tutku ile çalışıyor.
Bu analize göre çalışanların %88’i sadece para kazanmak için çalışıyor. İşlerinden memnun değil, hergün ayakları geri geri giderek işe gidiyor. Belki bu yazıyı okuyan siz de onlardan birisiniz!