Uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımıza rastladığımızda genellikle ilk sorulan soru “Nasılsın?” olur. Bu soruya cevap vermeden önce sağlımızı, parasal durumumuzu, çalışıyorsak işimizin bizi tatmin edip etmediğini, çevremizle olan ilişkilerimizi yani hayatımızın farklı alanlarının genel bir değerlendirmesini yaparız. Bu değerlendirme sonucuna göre iyi olup olmadığımız cevabını veririz. Ahlak felsefesinin temelinde mutluluk, mutlak iyi olma hali vardır. Bireyin mutluluğu kendisi için iyi olanı belirtirken, kişiden kişiye iyinin anlamı değişiklik gösterebilir. Ama arzu edilen amaç aynıdır, mutlak iyiyi yakalamaktır.
Mutluluk ya da öznel iyi olma, bireyin yaşamına dair olumlu düşünce ve duygularının miktarca üstünlüğü yani bireylerin yaşamlarından aldıkları doyum ve olumlu duyguların toplamıdır. Öznel iyi olma konusunda ilk doktora tezini 1960 yılında yapan Warner Wilson 1967 yılında Psychological Bulletin’de yayınlanan “Correlates of Avowed Happiness” isimli çalışmasında ilk kez mutlu bir kişinin genel profilini belirleyerek saptamasını yapmıştır. Saptamasına göre, en avantajlı durumda olan kişi en mutlu olandır.
Mutlu olmak insanların yaşamlarında ulaşmak istedikleri en önemli amaçlardan biri olduğu için pek çok bilimsel disiplin alanı bireylerin amaçlarına ulaşmalarını kolaylaştırmak amacıyla bu konuyla ilgilenmektedir Mutluluk konusuna katkıda bulunan en önemli araştırmacılardan biri de takma adı “Dr. Mutluluk” olan Illinois Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olan Ed Diener’dır. Diener’ın 1650’nin üzerinde, ölçek geliştirdiği çalışmalarıyla, 2500’ün üzerinde atıf almış ve yazının kilometre taşlarını oluşturmuştur. Mutluluğun pozitif psikolojide ele alınması öznel iyi olmanın irdelenmesi şeklinde olur. Günlük konuşma dilinde öznel iyi olmaya mutluluk denilmektedir. Yazında ise “mutluluk” terimi öznel iyi olma ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.
Mutluluk olgusu ve mutluluğa giden yol pozitif psikolojinin ilgilendiği en önemli konu olmanın yanı sıra felsefe ve sosyal bilimlerinde sonsuz ve en önemli sorunlarından birisini oluşturmaktadır. Bireylerin sürekli olarak mutluluğu yakalama, elde tutabilme ve arttırma için çaba içinde olması pozitif psikolojinin mutluluğa giden yolu açıklamaya çalışmasına neden olmuştur. Peterson, Park ve Seligman’a göre hayattan zevk alıp olumlu duygular içinde bulunmak, yaşamın birey için anlamlı olması ve bireyin birşeylerle uğraşıyor olup zaman ve mekan bilincini yitirdiği anı ifade eden meşguliyet, mutluluğu sağlayan unsurlardır.
Pozitif psikolojinin öncülerinden Martin Seligman’a göre pozitif psikoloji güncel psikolojinin karşıtı değildir. Mutluluk da üzüntü, hüzün, keder, korku, öfke gibi duyguların olmaması anlamına gelmemektedir. Seligman’a göre pozitif psikolojinin iyimserlik (esnek optimizm) ve otantik (halis) mutluluk olmak üzere iki temel ayağı vardır. İyimserlik olumlu kognisyonların (kalıp düşüncelerin) ve olumlu emosyonların (kalıp duyguların) öğrenilmesi anlamını taşır ve asla Polyannacılık değildir. Otantik mutluluk hissi emek ve çaba ile elde edilebilen bir değerdir.
Pozitif psikolojiyle ilgili günlük hayattan bir örnek vermek gerekirse; kişiler tatilde olduklarında yaşadıkları birazcık engellenme veya sorun bile son derece yorucu görünür. Isıtan güneş, hafif esintili bir rüzgar kişinin tenini serinletirken güzel deniz ve lezzetli yemeklerle ve tabii ki kişiye eşlik eden beraberindeki kişilerle birlikte harika zaman geçirmektedir. Tam bu anda kişinin kaldığı odanın önünde yol tamiri başlayıp sabahtan akşama kadar gürültü olduğunda tatilin tüm neşesi uçup gider. Kişinin öfkesi kişiyi tüm tatilini mahvetmekle tehdit eder. Bu duygu yaşandığı anda kişinin derin ve farklı düşünce becerisi varsa krizi yönetebilecektir. İşte böylesine derin düşünce ve güçlü duygusal destek ancak pozitif psikoloji ile öğrenilerek kazanılabilir.
Herkesin içinde otomatik olarak mutlu olmak, anlaşılmak ve sevilmeye karşı bir istek olmasına rağmen ne psikolojide ne de psikiyatride mutlu bir hayata varmanın adımları halen çözülememiştir. Bu alanlarda sadece mutsuz insanlar incelenmiştir. Günümüzde mutluluk ne bir vaat ne de politik bir düşüncedir. Mutluluk artık insanların en doğal hakkı hatta görevi haline gelmiş durumdadır. Var olmak, mutluluğa erişebilmek ve mutluluğu yapılması gereken bir ödev olarak bellemek demektir. Ünlü bir seyahat acentesinin bir reklamında yer alan sloganda söylendiği gibi “Yeniden olmak, daha fazla olmak ve mutlu olmak demek. Hayat sadece yaşanmaya değdiğinde yani mutlulukla dolduğunda hayattır.
Mutluluk bilimi geleceğin bilimi olarak sistematize edilerek metodolojisi geliştirilmiş ve tanımlanmıştır. Bu nedenle psikolojik ve sosyal sermayenin tıpkı kaynak yönetimi gibi verimlilik ve sürdürülebilirlik ilkeleri temel alınarak üretilmesini ve tüketilmesini öğrenmeye başlamamız gerekmektedir.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...