Uluslararası bir danışmanlık firması tarafından gerçekleştirilen “Türkiye’nin Tasarruf Eğilimleri Araştırması” 2021 yılı ilk çeyrek sonuçlarına göre, tasarruf sahipliği oranı yüzde 18,5 oldu. Tasarruf sahipleri içinde ise düzenli tasarruf yapanların oranı 8 puan artışla yüzde 72’ye ulaştı. Bu son 5 yıldaki en yüksek oran oldu. Tasarruf sahipliği olanlar arasında düzenli tasarruf yapanların oranı, bir önceki çeyreğe göre 8 puan artış gösterdi ve 2021 yılı ilk çeyreğinde 2016’dan bu yana en yüksek seviyesine çıkarak yüzde 72’ye ulaştı. Düzenli tasarruf yapmayanlar arasında ise gelecek 3 ay içerisinde tasarruf yapmayı planlayanların oranında artış eğilimi 5 puan ile devam ederek yüzde 53’e ulaştı. Mart 2020 itibariyle yaşanan Koronavirüs salgının ekonomi ve iş piyasasında yarattığı olumsuz etkiler göz önüne alındığında “maddiyat” hem özel hem de iş hayatının odağı olmuş durumda… İnternet ve teknolojik yenilikler ile birlikte hızla değişen zaman ve mekân algısı da çalışma hayatını yönlendiriyor. Yaşamın her alanında yaşanan bu değişimler elbette çalışan bireyleri de çok farklı açılardan etkiliyor.
Kurumların asıl amacı zenginlik yaratmaktır ancak bu zenginliğin ne şekilde paylaşılacağı üzerinde fikir birliği yoktur. Kurumlarda yaşanan ahlaki bozulmalar güven kaybolmasına sebep olduğu gibi, zenginliğin paylaşımında hissedarlık modelinden paydaşlık modeline doğru bir geçiş gözlemleniyor. Sadece hissedarların çıkarını düşünen geleneksel kurum tanımı artık yeterince etik görülmemekte, kurumun çalışanlarından tedarikçilerine, müşterilerinden sendikalara, içinde bulunduğu toplum ve hükümete kadar her bir işletme paydaşının önemli olduğu yeni bir işletme tanımı üzerinde duruluyor. Bu yenilenen işletme kavramında her bir paydaş için zenginlik yaratmak amacıyla üretimde bulunmak ve kaynakları harekete geçirmek gerekiyor.
Günümüzde bir kurumun hayatta kalabilmesi için paydaşlarının çıkarını düşünmesi ve onların sorumluluğunu üstlenmesi ve içinde faaliyet gösterdiği toplumun yararına çalışması gerektiği görüşü hakimdir. Bireyler çalışmanın karşılığında elde edilen gelirin yanında çalışmanın kendileri için anlamlı ve toplum için faydalı olduğuna giderek artan bir oranda önem veriyor. Çalışma psikologlarının yapmış oldukları araştırmalar da çalışmanın birey için öneminin giderek farklı anlamlara geldiği sonucunu ortaya çıkarıyor. Örneğin, 1950’lerde çalışanlar o an çalıştıkları işin kendilerine sağladığı kadar bir gelire sahip olurlarsa yine işlerine devam edeceklerini söylerken sonraki yıllarda bu eğilim olumsuza dönüşerek bireyler işin maddi getirisini önemli bulmaya başlamışlardır. Günümüzde ise çalışan mutluluğunu sağlamada gelirin sanıldığı kadar önemli bir araç olmadığı araştırmalarla kanıtlanıyor. Maddi kazancın kişinin geçinmesini sağlamanın ötesinde yaşam doyumuna katkısının fazla olmadığı, paranın giderek merkezi güdüleyici faktör olmaktan çıktığı gözlemleniyor. Peki iş yaşamında çalışanların mutluluğu neden önem kazanıyor?
İş yaşamında mutlu olan bir birey daha sağlıklı, daha kısa sürede motive oluyor, daha çok kazanç sağlıyor, işlere ve projelere daha çok destek veriyor, daha yaratıcı fikirler üretiyor. Çalışma arkadaşları ve yöneticileri ile de daha iyi ilişkiler kurabiliyor. İstekli olduğu için daha hızlı ve diğerlerinden fazla öğreniyor ve bunun sonucunda da daha başarılı oluyor. Stres hormonlarından daha az etkilendikleri için kalp rahatsızlıkları ve yüksek tansiyon gibi sağlık problemlerini mutsuz kişilere oranla %50 daha az yaşıyorlar. Mutsuzluk neredeyse insan sağlığına sigara içmek kadar çok zarar veriyor. Araştırma sonuçlarına göre iş yaşamında mutlu olan bireyler mutsuz olan bireylere oranla:
- %180 daha enerjik,
- %180 özel hayatlarında daha mutlu,
- %155 iş hayatlarında daha mutlu,
- %108 işine daha bağlı,
- %79 işini daha çok seven,
- %50 daha motivasyonlu,
- %30 hedeflerini daha çok başaran,
- %25 işten ayrılmaya daha az heveslidirler.
Enerjik ve verimli çalışan insanların daha mutlu olduğu gibi yanlış bir kanı mevcuttur. Oysaki tersine mutlu olan insanlar daha enerjik ve verimlidir. Yani mutluluk enerji ve verimliliği de beraberinde getiriyor. Tabii ki mutluluk, enerji ve verimlilik birbirlerine çok yakından etkileyen kriterlerdir ama süreci ilk tetikleyen mutluluktur. Bu yüzden iş yerlerinin öncelikle çalışan mutluluğu konusuna odaklanmaları gerekiyor.
Mutlu çalışan= Yüksek Performans= Daha Verimli ve Başarılı Kurumlar
Mutluluk başarının anahtarı konumunda…