Dünya’da mutluluk konusuna verilen önemin bir göstergesi mutluluğu değerlendiren birçok uygulama ve anketin ülkeler bazında yapılmasıdır. Bu değerlendirmelerden en önemlisi dünya çapında yapılan “World Happiness Report (WHR)” 156 farklı ülke katılımıyla 2012 yılından beri hazırlanıyor. WHR, insanların refah seviyesi, kişi başına düşen gayrisafi yurtiçi hasılası, sağlıklı yaşam süresi, sosyal destekler, sosyal özgürlükler ve yolsuzlukların rakamları baz alınarak hazırlanıyor. Kişisel özgürlükler, güven ortamı, yüksek yaşam standartları, birbirine ve kamu kurumlarına güven de ülkenin mutluluk düzeyini değerlendirmede büyük katkı sağlıyor.
Yapılan araştırmalar ulusal mutluluğun insanların içinde yaşadıkları toplumun refah, denge ve demokratik niteliği, olumlu duyguları yaşayıp olumsuzlardan kaçınma arzusunu yöneten toplumsal norm ve geleneklere bağlı değiştiğini gösteriyor.
2022 baharına girerken tüm Dünyada mutluluğu düşüren birçok kriterle karşı karşıyayız. Devam eden Koronavirüs pandemisi, iklim değişikliğinden kaynaklanan mevsimsel olayların tehdidi ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ilk aklımıza gelenler…
Hollandalı bilgin Erasmus mutluluğa erişmek isteyenlere yeni bir yol öneriyor: Delilik
Erasmus, Yeniden doğuş (Rönesans) çağının önemli isimlerinden biridir. Evlilik dışı doğmuş ve zor koşullarda yaşamış bir çocuk olmasına rağmen yaşadığı sürece kendi mutluluğunu yaratıp korumasını bilmiştir. Erasmus 16. Yüzyılın başında yayınlanan «Deliliğe övgü» adlı ünlü yapıtında şöyle diyor; insanlar akla ne kadar bağlanırlarsa mutluluktan o kadar uzaklaşırlar.
Çalışan bir kişinin zamanın çoğu ve hayatının en uzun döneminin geçtiği iş yerlerine her gün aynı heyecanla gidip çalışması, verimli ve yüksek performanslı çalışması için işini severek ve mutlu bir şekilde yapması hem kendi hem de kurum başarısı için önemli bir gerekliliktir.
Çalışan mutluluğu ile ilgili çalışmalar Batı ülkelerinde daha yaygın olduğu için kullanılan ölçüm araçlarının çoğu Batı ülkelerinde yapılan çalışmalara aittir. Yıl sonu ve yeni yılın ilk dönemleri kurumların çalışan memnuniyeti ve mutluluklarını analiz ettikleri bir dönem. Tam da bu dönemin popüler konu ihtiyacına uygun olarak; Uzun zamandır üstüne çalıştığım “Türk Kültüründe Çalışanları Mutlu Eden Kriterleri Analiz Eden Bir Ölçek Çalışması” araştırmamı tamamladım. Bu ölçek Çalışan Mutluluğunu ve etkileyen kriterleri ölçüyor. Bir anlamda Türkiye’de çalışanların mutluluğu etkileyen kriterleri belirlemiş olduk.
Araştırmam sonucunda ortaya çıkan Çalışan Mutluluğu Ölçeği 20 madde ve 5 boyutlu yapısı ile Türk kültüründe çalışan mutluluğunu ölçen geçerli ve güvenilir bir ölçektir. İnsan Kaynakları yöneticilerinden ölçeği kullanmak isteyen olursa memnuniyetle paylaşabilirim, bana mail/mesaj göndererek talep etmeniz yeterlidir.
Ya da düşünce ders almak, güçlenerek kalkmayı seçmek,
Tercih herzaman sizin
Unutmayın, Her seçim ise bir vazgeçiş…
1940 Tokyo Olimpiyatları Atış Şampiyonası Altın madalyasının en güçlü adayı Karoly Takacs adında Macaristan ordusunda görevli bir askerdi. Takacs çok güçlü bir asker ve ordunun atış şampiyonuydu. Olimpiyatlar yaklaştıkça sürekli antrenman yaparak atış talimi yapıyordu. Altın madalyayı kazanması kesin gözüyle bakılan Takacs buna rağmen sürekli çalışıp atış becerilerini güçlendiriyordu.
1940 olimpiyatlarına birkaç ay kala orduda birliğiyle birlikte eğitimdeyken bir el bombası sağ avucunda patladı. Korkunç bir kazaydı, sağ eli koptu, maalesef kopan el yerine dikilemeyecek kadar parçalanmıştı. Yaşaması ise tam bir mucizeydi.
Kaybettiği sadece sağ eli mi yoksa hayalleri ve yaşama sevinci miydi? Sağ el yaşam için çok değerli bir organ, peki bu durumda onu nasıl bir hayat bekliyordu? Olimpiyatlarla birlikte yaşam enerjisini de kaybedecek miydi?
Artık asker olarak çalışamazdı, çok sevdiği atış sporunu da yapamayacaktı. Araba kullanamayacak, evlatlarını kucağına alamayacak… hayati birçok faaliyetini tek başına gerçekleştiremeyecekti. Sağ eli ile birlikte tüm yaşamı mahvolmuştu…
Bir ay hastanede yaşam savaşı verdi, çok yoğun tedavi gördü. Yaşıyordu ama artık hayatına tek elle devam edecekti. Bir seçim yapmalıydı;
İşini, çok sevdiği atış sporunu ve tüm yaşam enerjisini kaybederek bir kurban gibi mutsuz, çaresiz ve yenik mi yaşayacaktı?
Halen yaşıyordu, sağ eli hariç tüm organları sağlıklıydı. Kalan organlarıyla güçlü olmayı öğrenerek, yılmadan mücadelesine devam mı edecekti?
Vazgeçmeyi Seçmeden Önce Bir Kez Daha Düşünün!
Lütfen bir düşünün; Siz bu durumu yaşasanız ne yapardınız?
Herşeyden, yaşamaktan vaz mı geçerdiniz?
Yaşamınızın geri kalanını kendinize acıyarak mı geçirirdiniz?
Hayatta karşımıza çıkan, başımıza gelen olaylara karşı seçim hakkı herzaman bizimdir. Ya düşüp kalkıp yolumuza devam edeceğiz ya da düştüğümüz yerde kalıp daha da aşağılara düşeceğiz. Seçim sizin!
Kahramanımız Takacs pes etmemeyi seçti, düştüğü yerden daha güçlü kalkarak yoluna devam etmeyi…
Düştüğü yerden kalktı, kendini topladı ve sağ eli yoksa sol elinin var olduğunu hatırladı. Sahip olmadığı sağ eline değil, mevcut olan geliştirebileceği sol eline odaklandı. Aylar boyunca sol eliyle atış talimi yaptı, pes etmedi. Çevresinde ona acıyan, yapamazsın diyen insanları dinlemedi, görmezden geldi. Onlar olumsuz konuştukça o daha azimle, yılmadan çalıştı.
1940 ve 1944 yılı Olimpiyatlarının İkinci Dünya Savaşı nedeniyle yapılmaması ona zaman kazandırdı. Yılmadan, bıkmadan çalışmaya devam etti ve 1944 yılında Londra Olimpiyatlarında sol eliyle katıldığı tabanca yarışında dünya rekoru kırarak altın madalya kazandı. 1952 yılında Helsinki Olimpiyatlarında başarısını tekrarladı ve tekrar altın madalya kazandı. Sağ elinin yerini güçlenen sol eli almıştı.
Kazananlar Düştüklerinde Daha Güçlü Kalkanlardır!
Hayatta herkes olumsuzluklar yaşayabilir, engellerle karşılaşabilir ve düşebilir. Kazananlar ise başarıya giden yolda önlerine engel çıktığında kısa sürede engeli aşan ya da ayağa kalkanlardır; “Herzaman bir çıkış yolu vardır, ben bir yol bulacağım” diyerek olayların olumlu yönüne odaklananlardır.
Düştüklerinde silkelenip ayağa kalkarak yeniden çalışırlar, kendilerine acımak, zavallı rolüne bürünmek, pes etmek onların kitabında yazmaz!
Önünüze çıkan engeller karşısında “neden ben” demek yerine, “olan oldu” deyip çözüm bulmayı ve başınıza gelen olaydan ders çıkarmayı ve tekrar yaşanmaması için önlem almayı deneyin…
Kazananlar çözüm arar, kaybedenler ise üzülür, sızlanır, kurban rolüne bürünür.
Bir daha yere düştüğünüzde nasıl davranacağınıza karar verecek olan sizsiniz! Kazanan biri gibi kaybeden biri gibi mi hareket edeceksiniz? Hızla ayağa kalkın, harekete geçin, yolunuza daha güçlü devam etmek için daha azimle çalışmaya devam edin.
Unutmayın, Kazananlar Düştüklerinde Daha Güçlü Kalkanlardır!
Global danışmanlık firması Deloitte tarafından hazırlanan rapora göre, çalışanların %88’i işlerinden memnun değil ve tutkuyla çalışmıyor. İnsanların sadece %12’si iş yerinde tutku ile çalışıyor.
Bu analize göre çalışanların %88’i sadece para kazanmak için çalışıyor. İşlerinden memnun değil, hergün ayakları geri geri giderek işe gidiyor. Belki bu yazıyı okuyan siz de onlardan birisiniz!
Fizikçi, matematikçi, kimyacı ve jeologdan oluşan bir heyet araştırma için bir köyde çalışırken aniden bir yağmur bastırır ve bir köy evine sığınırlar.
Evin ortasındaki soba yerden 100 cm. kadar yukarıda özenle dizilmiş taşların üzerinde durmaktadır.
Sizce neden soba taşların üzerinde duruyor? Aklınıza ilk ne geldi?
Bakalım hikâyede eve sığınan Fizikçi, matematikçi, kimyacı ve jeolog neler düşünmüş?
Uluslararası bir danışmanlık firması tarafından gerçekleştirilen “Türkiye’nin Tasarruf Eğilimleri Araştırması” 2021 yılı ilk çeyrek sonuçlarına göre, tasarruf sahipliği oranı yüzde 18,5 oldu. Tasarruf sahipleri içinde ise düzenli tasarruf yapanların oranı 8 puan artışla yüzde 72’ye ulaştı. Bu son 5 yıldaki en yüksek oran oldu. Tasarruf sahipliği olanlar arasında düzenli tasarruf yapanların oranı, bir önceki çeyreğe göre 8 puan artış gösterdi ve 2021 yılı ilk çeyreğinde 2016’dan bu yana en yüksek seviyesine çıkarak yüzde 72’ye ulaştı. Düzenli tasarruf yapmayanlar arasında ise gelecek 3 ay içerisinde tasarruf yapmayı planlayanların oranında artış eğilimi 5 puan ile devam ederek yüzde 53’e ulaştı. Mart 2020 itibariyle yaşanan Koronavirüs salgının ekonomi ve iş piyasasında yarattığı olumsuz etkiler göz önüne alındığında “maddiyat” hem özel hem de iş hayatının odağı olmuş durumda… İnternet ve teknolojik yenilikler ile birlikte hızla değişen zaman ve mekân algısı da çalışma hayatını yönlendiriyor. Yaşamın her alanında yaşanan bu değişimler elbette çalışan bireyleri de çok farklı açılardan etkiliyor.
Yüzyıllar boyunca iyi bir yaşam ve bu yaşama ulaşmanın yolları, felsefeciler, politikacılar, ekonomistler, din adamları ve psikologlar tarafından araştırılmıştır. Mutluluk, insanın hayatı boyunca en çok kullandığı ve duymaktan zevk aldığı kelimelerden biri ve günümüzde mutluluk her geçen gün önem kazanıyor. Birleşmiş Milletler insanların mutluluğa verdiği önemi vurgulamak ve mutluluğun paylaşılmasını arttırmak amacıyla 2012 yılında 20 Mart gününü “Mutluluk günü” olarak ilan etti ve bugün dünyada farklı etkinliklerle kutlanıyor. Peki, mutluluk gününe yaklaşırken Türkiye’nin mutluluk karnesi nasıl?