İş hayatında yaratıcı esinlenmeyi ve inovasyonu nasıl sağlayacağımızla ilgili uzun yıllardır araştırmalar yapılıyor. Ne oluyor da aklımıza yaratıcı fikirler geliyor? Beynin inovatif fikirler üretmesi için Einstein gibi yüksek bir sayısal zekaya mı ihtiyaç var?
Filmlerde olduğu gibi bir anda başımızda bir şimşek çakıyor ve yaratıcı fikirler aklımıza gelmeye mi başlıyor?
Ne var ki gerçekte bu filmlerdeki mucize şimşek çakmaları belirli bir konu üzerinde uzun yıllar okuyup odaklanarak çalıştıktan sonra, çoğu zaman da deneyip başarısız olduğumuz olaylardan çıkardığımız dersler sonucunda ortaya çıkmaya başlıyor. Çalışmak, çalışmak, çalışmak, yılmamak, denemek, kaybetmek tekrar tekrar denemek… İşin özünde İnovasyonun en önemli tetikleyicisi Alın teri!
Kapsamlı ve uzmanlaşmak istediğimiz konuya odaklanan araştırmalar yaparak ve hatalarımızdan ders alarak zihnimizi inovasyon için bir nevi ham madde ile doldururuz. Bu inovasyon sürecinin “alınteri” bölümüdür. Bilinçaltımız tüm bu edindiğimiz bilgileri depolar, işler ve aralarında bağlantılar oluşturur. Bu da inovasyon sürecinin “kuluçka” aşamasını oluşturur. Daha sonra bilinçaltı edindiği duygu ve düşünceleri zamanla bilince göndererek inovasyon sürecini başlatır.
İnovasyon deyince hemen aklımıza büyük fikirler, projeler, ürünler ya da hizmetler geliyor, bu inovasyonla ilgili yanlış bir beklentidir. Büyüğe odaklanmak iyi ve değerli diğer küçük ama sonuçlarıyla fark yaratacakları görmeyi engeller.
Peki, zihnimizi daha verimli ve inovasyon kuluçkasına ortam hazırlayacak şekilde nasıl çalıştırabiliriz? Bunun için yıllardır inovasyon konusunda çalışan yaratıcılık uzmanı Gerald Haman’ın önerdiği üç aşamalı modelden “Bilginin araştırılması- Bilgiye erişim- Bilginin kaydedilmesi” ilham alarak hazırladığım önerilerim ise şöyle;
- Uzmanlık alanınızı ve sınırlarınızı belirleyin: Üzerinde çalıştığınız konu başlıklarını ve sınırlarını belirleyin. Herşeyi bilen hiçbir şeyi tam olarak bilmez unutmayın!
- Güncel bilgi ile sürekli beslenin: Belirlediğiniz konu ile ilgili haber sitelerine ve dergilere abone olarak alanızdaki güncel gelişmeleri takip edin. Haftada en az 1 saatinizi kendi alanınızdaki güncel rapor, bilgi ve kitapları araştırmaya ayırın. Bulduğunuz kaynakları okumak için özel 1 saat daha ayırın. Hatta bunu bir ritüel alışkanlık haline getirmek için haftanın belirli bir gün ve saatini bu işe ayırın. Alanınızda ne kadar iyi olursanız olun, değişimin hızına yetişmek için sürekli öğrenmeye devam etmeniz gerektiğini unutmayın!
- Öğrendiklerinizi özümseyin: Okuduğunuz kaynaklardan önemli olanları kendinize notlar alın. Söz uçar yazı kalır ve yazarken beynimizin hem öğrenme hem de mevcut bilgilerle yenileri kaynaştırarak çıkarımlar yapma gücü artar.
- Öğrendiğinizi kullanarak kendi bilginiz haline getirin: Alanınızda edindiğiniz bilgileri kendi deneyimlerinizle zenginleştirip kullanarak kendi bilginiz haline getirin ve çalışma arkadaşlarınızla, linkedin gibi sosyal mecralarda paylaşın. Bilgi paylaştıkça çoğalırken siz de sahip olduğunuz bilgiyi kullandıkça beyninizin inovasyona yatkınlığını da arttırırsınız.
- Sağ ve sol beyninizi senkronize olarak geliştirin: Beynin hayal gücü ve yaratıcılık yönlerini besleyen sağ kısmını geliştirirken, bilgiyi alıp depolayan sol kısmı senkronize bir şekilde geliştirmek için en etkili ve tek aktivite olan kitap okumayı düzenli bir alışkanlık haline getirin. Okuduğunuz bilgilerin aklınızda daha kalıcı olması için onları görselleştirecek ve kolay hatırlanmasını sağlayacak zihin haritaları oluşturun.
Beynin inovatif fikirler üretmesi için Einstein gibi yüksek bir sayısal zekaya ihtiyaç yok. Çalışarak, emek vererek yani alınteri ile herkes daha inovatif olabilir. Çalışmak, çalışmak, çalışmak, denemekten vazgeçmemek, hatalardan ders çıkarmak ve sonuçta döktüğünüz Alın teri ile taçlanan bir emek: İnovasyon yaratmak. İnovasyonun en önemli tetikleyicisi ise Alın teri…